13 Ekim 2006

Reklamın Atom Bombası Etkisi...

Reklam pazarlamanın en etkili silahı... Günümüz rekabet koşullarında bütün markalar reklama ihtiyaç duyduğu için artık salt reklam yapmak da kurtarmıyor. Firmalar üründen daha çok reklamlarda daha kıyasıya rekabet etmeye başladılar. Bu noktada yaratıcı reklamları gerçekleştirebilen firmalar ciddi rakamlar harcıyorlar ama geri dönüş olarak harcadıkları rakamı misliyle çıkarmakla kalmayıp pazar paylarını artırma imkanı yakalıyorlar. Öyle etkili bir hale geliyor ki, aile meclislerinde bile sohbet konusu haline geliyor bu reklamlar. Sonuç olarak "reklamın atom bombası etkisi" diye adlandırdığım patlama ortaya çıkıyor.

Rekabetin tüketiciye geri dönüşünün tüketicinin yüzünü güldürdüğü gibi yine reklamdaki rekabet de tüketiciye yarıyor. Ortaya çıkan görüntüler izleyiciye keyifli seyirler sunuyor.

İki reklam da Honda'ya ait. Birinci reklamdaki sesler müzik aletleri kullanılmadan tamamen koro üyeleri tarafından gerçekleştiriliyor. Honda Civic'in bu reklamı inanılmaz ilgi görünce satışlarda patlama yaşanmış ve yeni Civic'in Türkiye'ye gelişi 5 ay ertelenmiş.

İkinci reklam bilgisayar efekti kullanılmadan 606 kez tekrarlanarak 3 ayda çekilmiş ve 6 milyon $'a malolmuş.

İşte reklam sanatı...

1. Reklam





2. Reklam Linki




11 Ekim 2006

PAZARLAMA KABUSLARI

Küçüktük. Kapı çalınırdı. Kardeşler olarak boyumuzun yetmediği halde zar zor altımıza sandalye koyarak kapı gözetleme deliğinden bakardık. Sıkı sıkı tembihlenmişti çünkü: "Yabancı kapıyı çalarsa açmayın, PAZARLAMACILAR gelirse hiç ses çıkarmayın. Zili bikaç defa çalar giderler." İlk pazarlama kavramıyla tanışmam bu yıllara dayanıyor. Ve üniversite öğrencisi olana kadar da kafamda oluşan pazarlama şablonu 1 adım ileri gitmemişti.

Pazarlamacı; kapı önüne gelen, elinde ya battaniye ya su arıtma cihazı veya bilimum mutfak eşyaları olan ve bunları ısrarla, duygu sömürüsüyle veya hile yoluyla satmaya çalışan kişiye verilen isimdi benim için o zamanlar. Ve kapı açılmaması gereken kişilerdi. Çünkü bu pazarlamacılar (pazarlamacı kılığına girmiş bazı kişiler) bazen işi ileri götürüp çocuk bile kaçırabiliyorlardı Maazallah. (Çok yönlü pazarlama.) Pazarlamaysa; bu kişilerin yürüttüğü faaliyetti. :)


Küçükken büyük konuşmuşluğumda vardı pazarlamayla ilgili, hatırladığım kadarıyla. Kafamdaki pazarlamacı şablonu yüzünden "Hiçbir zaman pazarlamacı olmucam." dediğimi de hatırlıyorum hayal meyal... Hiçbir zaman aklımdan geçmezdi pazarlama departmanının şirketlerin beyni olan bir departman olduğunu. Aslında departmanın ne anlama geldiğini de bilmezdim ya, neyse artık. :)


Yıllar geçti. Artık büyük konuşmanın cezası mı diyelim, yoksa iyice sıkıcı bir laf olan globalleşen dünyanın etkisi mi diyelim, ne dersek diyelim sonuçta pazarlama yüksek lisansı da yaparak pazarlamacı sıfatını almış bulunduk. Lisede reklamcılığa ilgiyle başlayan ve reklamcılıkla ilgili okuduğum kitaplar sonucunda artık programlar arasında reklamlar değil de, reklamlar arasında program izlemeye dönüşen ve fikir üretimine yol açan bir ilgiydi bu. Bu ilginin devamında da temele, yani "PAZARLAMA" alanına ulaşmış bulundum.


Birkaç ay önce internette araştırma yaptığım birkaç konuya bakarken pazarlama bloglarına rastladım ve bende kendime bir blog açma kararı aldım. İlk yazımla da girişi yapıyorum. Bu blogta daha çok iş dünyası pazarlamasını işleyeceğim. Fakat zaman zaman hayata dair pazarlama yazılarıyla karşılaşacaksınız. Vatana, millete, pazarlama dünyasına ve cümle vesaire alemlere hayırlı, uğurlu, faydalı olsun...